İnsanlığın Hafızası Tarih

askinelibol

Öğretmen
24 Ara 2023
188
0
16
Tarih Nedir? ve Tarih Biliminin Tanımı
Tarih, geçmişte yaşamış insan ve insan topluluklarının faaliyetlerinin yer ve zaman gösterilerek, sebep sonuç ilişkisi kurularak, belge ve bulguları inceleyen bilim dalıdır. Tarih bilgisi, geçmişteki olaylara ilişkin tüm bilgilerin olayların gerçekleştiği dönemin şartları göz önüne alınarak mümkün olduğunca nesnel bir şekilde sunulmasıyla meydana gelir. Tarih, olayların ve olguların analizi yoluyla insanlığın geçmişini anlama, değerlendirme ve geleceği şekillendirme amacı taşır.
Sosyal bir bilim olan tarih, bilinmeyene yönelerek onu kendi yöntemleriyle keşfetmeye çalışarak bilimsel bilgiyi ortaya çıkarmak için kaynaklardan yararlanır. Bu kaynaklar arasında yazılı belgeler, arkeolojik buluntular, sözlü gelenekler ve görsel materyaller yer alır. Tarih, gerçeklere ulaşma çabası içinde objektif bir bakış açısı benimser ve olayların neden-sonuç ilişkilerini anlamaya çalışır.
Tarih bilimi, geçmişteki olayları ve olguları anlamlandırmak için eleştirel düşünce, kaynak eleştirisi, karşılaştırmalı yöntemler gibi araştırma tekniklerini kullanır. Tarih, bir milletin ortak hafızasıdır ve geçmişte yaşanmış olaylar, kültür, siyaset, ekonomi gibi alanlarda ortaya çıkan değişimleri inceleyerek toplumsal, kültürel ve politik süreçleri anlamaya çalışır. Bu bağlamda tarih, toplumları şekillendiren unsurları ve tarihsel süreç içindeki dönemsel değişimleri ortaya koymaya yönelik bir bilim dalıdır.
Tarih Sözcüğünün Kökeni
Tarih kelimesi Grekçe “istorien” sözcüğünden gelmektedir ve Batı dillerinde farklı biçimlerde kullanılmaktadır. Latince, İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Almanca gibi dillerde “historia” şeklinde karşılık bulmuştur. İyonya lehçesinde tarih, bildirme ve haber anlamında kullanılırken Attika lehçesinde ise görerek ve tanık olarak bilme anlamında kullanılmıştır. Tarih kelimesi Arapça’dan gelmektedir ve “taˀrīχ تأريخ” kelimesi günün tarihinin hilalin kaçıncı günü olduğunu belirleme anlamına gelir. Tarih kelimesi, Edward Carr’ın “doğrulanmış algı kümesi” tanımı ve benzeri şekillerde farklı dillerde kullanılmıştır.
Herodot, İbn-i Haldun, Leopold von Ranke, Ahmet Cevdet Paşa, Edward Hallet Carr ve Halil İnalcık gibi önemli tarihçilerin görüş ve düşünceleri, tarih bilimine farklı perspektiflerden bakılmasını sağlamış ve bu alanda çeşitli metodolojik yaklaşımların gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu tarihçilerin düşünce yapısı, tarih biliminin evrimi ve toplumsal değişim süreçleri üzerinde etkili olmuştur.
Herodot: Gezileri ve gözlemleriyle tanınan Herodot, tarihi insanların ve toplulukların başlarından geçenleri kaydedilen bilgi olarak tanımlamıştır. Onun için tarih, olayların gerçekleştiği yerlerdeki insanların deneyimleri ve yaşamları üzerine bir bilimdir.

İbn-i Haldun: İbn-i Haldun, tarihi gerçeği araştırmak ve olayların sebeplerini bulup ortaya koymak olarak tanımlar. Ona göre, tarih sadece geçmişi kaydetmek değil, aynı zamanda olayların nedenlerini anlama çabasıdır.

Leopold von Ranke: Alman tarihçi von Ranke, tarih yazımında birincil kaynakların önemini vurgulamış ve tarihin, aslında ne olduğuna sadık bir şekilde kaydedilmesi gerektiğini savunmuştur. Ona göre, belge olmadan tarih olmaz.

Ahmet Cevdet Paşa: Osmanlı Devleti’nin önemli isimlerinden biri olan Ahmet Cevdet Paşa, tarihin sadece olayların tarihsel bir kronolojiyle değil, aynı zamanda geçmişteki olaylardan ders alarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Edward Hallet Carr: Carr, tarih ve tarihçinin birbirini etkileyen bir süreç olduğunu savunmuştur. Ona göre, tarih yazımı bugünü geçmişle sürekli bir diyaloga benzetir ve tarihçinin olayları anlaması, yorumlaması ve değerlendirmesi süreci kesintisizdir.

Halil İnalcık: Osmanlı-Türk tarihine önemli katkılarda bulunan İnalcık, gerçek bir tarih için kaynaklara gitmenin ve bu kaynakları iyi tenkit edip değerlendirmenin önemini vurgulamıştır. Ona göre, tarih yazımında kaynakların doğru bir şekilde kullanılması gereklidir.

Bu tarihçilerin farklı perspektiflerden sundukları görüşler, tarih bilimine çeşitli metodolojik yaklaşımlar getirerek disiplinin zenginleşmesine katkı sağlamıştır. Her biri, tarihin özündeki bilgiye ulaşmak, olayları anlamak ve geçmişten dersler çıkarmak amacıyla tarihçinin rolünü önemsemiştir.

Tarihin Konusu Nedir?

Tarihin konusu, insanın geçmişteki deneyimleri, olayları, değişimleri ve bu süreçte ortaya çıkan sonuçlardır. İnsanın tarih içindeki faaliyetleri, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi olaylar tarihin ana konularını oluşturur. Tarih, insanın yaşamını, gelişimini, toplumsal yapısını ve dünya üzerindeki etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.
Olay ve Olgu Nedir? Olay ve Olgu Örnekleri
Olay: Tarihte belirli bir zaman diliminde, belirli bir yerde gerçekleşen ve insanlığı etkileyen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik veya dini gelişmelerdir. Olaylar somut bilgiler içerir, belirli bir başlangıç ve bitiş süresine sahiptir. Örneğin, Talas Savaşı, İstanbul’un fethi gibi tarihî olaylar birer olaydır.
Olgular: Tarihsel olayların ortaya çıkardığı uzun vadeli değişimleri ifade eder. Genel ve soyut kavramlardır, süreklilik gösterirler ve belirli bir zaman veya yerle sınırlı değillerdir. Örneğin, Talas Savaşı sonucunda Türklerin Müslüman olması, İstanbul’un fethi sonucunda şehrin Türk kültürüyle etkilenmesi tarihsel olgulara örnektir.
Tarihi olay ve olgular arasındaki farklar:
  1. Tekrar Edilebilirlik: Olaylar genellikle biricik ve tekrarlanamazdır, çünkü belirli bir zamanda ve yerde özgün olarak gerçekleşirler. Olgular ise genel ve tekrar edilebilirdir.
  2. Somutluk ve Soyutluk: Olaylar somut bilgiler içerirken, olgular soyut kavramları ifade eder.
  3. Süreklilik: Olaylar belirli bir zaman dilimine ve yerle sınırlıdır, ancak olgular genelde sürekli bir değişimi ifade eder.
Tarihin konusu olan olaylar ve olgular, insanlık tarihini anlamamıza, geçmişten ders çıkarmamıza ve toplumların gelişimini değerlendirmemize olanak tanır. bu metni anlamını değiştirmeden yeniden ve önemli yerleri koyulaştırarak yaz.